H. Nur Artıran, “Aşk Bir Davaya Benzer”de Mesnevî’den yola çıkarak Peygamber Efendimiz (sav), Şems-i Tebrizî, zikir, şükür, sabır, ibadetlerimizdeki asıl gaye, gözyaşlarımız acı ve ıstıraplarımızda gizlenen neşeli müjde, az yemenin-az konuşmanın-az uyumanın hikmeti, Efendimize sevdirilen koku, geçmiş ve geleceğimiz, ölüm ve ötesi gibi tüm hayatımızı şekillendiren çok önemli bahisleri kaleme alıyor. Mesnevî’nin ışığında yapılan yorumlar; ayet ve hadislerle teyit edilerek Kur’an ile Mesnevî arasındaki bağ açık bir şekilde gözler önüne seriliyor.

“Adını A’raf sûresi 172. ayetten ve Hz. Mevlânâ’nın bir Mesnevî beyitinden alan Aşk Bir Davaya Benzer isimli eser, kul olmanın temelini teşkil eden on sekiz bölümden oluşmaktadır. İlâhî olan bu ezel davasının kazanılması ‘AŞK’ kelimesinin içinde sırlanmıştır. ‘Kâf, Hâ, Ayn, Sad’ harflerinin ifade ettiği ledün mânâsı ile de kelama, sese, söze getirilip değerli okuyuculara armağan edilmiştir.”

Neşredildiği 2011 yılından itibaren her yıl yeniden basılan bu eser, merhum Şefik Can Dede'nin ahir ömrüne yetişmiş ve rahle-i tedrisinde Mesnevî tedrisatı almış muhtereme Hayat Nur Hanım'ın imzasını taşıyor. Mesnevî okyanusundan nice ölümsüz hakikatleri parlak meseller ve misaller ışığında günümüzde hakikat arayışında olan insanlara takdim ediyor. Hem öyle takdim ediyor ki bugün binlerce insan bu güzel eserin dürbünüyle Mesnevî'yi ve Hz. Mevlânâ'yı tanıyor... İslam'ın gönüllere huzur veren geniş şehrahını sadece Müslüman Türk'e değil yetmiş iki millete duyuruyor...

Bu öyle bir aşktır ki hâlâ dalında açılmamış gonca kadar taze, semadan yeryüzüne düşen Hayy sırrı gibi canlı ve berrak, aldığımız nefes kadar bize yakındır.

Bu kitap müellifin Sertarik Şefik Can ve Tahirü'l-Mevlevî çizgisini yansıtması açısından son derece önemlidir. Mesnevî-i Şerif dersleriyle kitlelere ulaşan ve onların gönüllerinde taht kurmuş saygıdeğer H. Nur Artıran Hanımefendi'nin "kadın sufi" kimliğinin zekavet, zerafet ve nezaket tezahürleri satır aralarında fark edilebilir. Toplumsal cinsiyet, kadın erkek eşitliği gibi türlü kavramlarla ekseninden kaydırılmaya çalışılan fıtratın değişmez aynasında bir "kadın rehberin" nasıl da bir "er kişiye" dönüştüğü işte bu kitapta görülebilir.