Hazel Morrison, sıradan bir kız gibi görünebilir ama onun dünyası hiç de sıradan değil. 10 yaşındaki Hazel, hayatını bir kamera arkasında yaşıyormuş gibi hayal ediyor. Yemek hazırlarken, dişlerini fırçalarken ya da sadece odasında düşünürken her anını bir YouTube videosu çekiyormuş gibi kafasında canlandırıyor.

Günlerini bu şekilde geçiren Hazel’in hayatı, ablasının yaşadığı zor günlerin ardından birdenbire değişiyor. Yeni bir eve taşınıyor, yeni bir okula başlıyor ve yepyeni arkadaşlar edinmek zorunda kalıyor. Ancak, yeni ortamına hızlı bir şekilde uyum sağlamayı hayal eden Hazel için işler hiç de umduğu gibi gitmiyor. Acaba Hazel, tüm bu zorluklarla başa çıkabilecek gücü kendisinde bulabilecek mi?

Kendinizi tanımanın, farklı olmanın ve dünyayı yeni gözlerle keşfetmenin üzerine yazılmış enfes bir öyküye davetlisiniz.

“Doğrusu, tek başına bir ceylan dağda yapayalnızken ona yaklaşan bir jaguar sürüsü karşısında nasıl hisseder, bilmiyorum ancak ayak sesleri koridorlardan sınıflara yaklaştıkça, şu an benim hissettiğim gibi hissedebileceğini düşünüyorum.”

Hazel ve ablası Tess’in zorbalıkla yüzleşmeleri, çocuklara bu tür zorluklarla nasıl başa çıkabileceklerini öğretirken, empati ve duygusal zekanın gücünü anlamalarına da yardımcı olur. Hazel’ın yeni bir okulda kendini keşfetme süreci, çocuklara kişisel gelişim ve kimlik arayışının önemini vurgular. Aynı zamanda, arkadaşlık ve aile bağlarının zor zamanlarda ne kadar değerli olduğu gösterilir. Hazel’ın hayal gücünü kullanarak karşılaştığı zorlukları aşması ise yaratıcılığın gücünü gözler önüne serer, çocuklara her durumun üstesinden gelebileceklerini hatırlatır.