Feridüddin Attar - Timaş Yayınları

Feridüddin Attar

Daha çok Ferîdüddîn Attâr ismiyle bilinen Ebu Hamid Muhammed bin Ebubekir İbrahim bin İshak Attar Nişaburî, medreseleri ve tekkeleriyle meşhur olan Horasan bölgesinin Nişabur şehrinde dünyaya geldi. Tezkirelerde doğum tarihi farklı olarak aktarılan Attâr’ın Hicrî 540 tarihinde doğduğu tahmin edilmektedir. Attâr’ın tasavvuf ehli insanlarla nerede ve nasıl tanıştığı hakkında çok farklı rivayetler ve hatta efsaneler zikredilmiştir. Ama kendisi Tezkiretü-l Evliya adlı eserinde, çocukluk yıllarında bu taifeyle tanıştığını belirttikten sonra onların sözlerinin her zaman kendisine huzur verdiğini anlatır. Hüsrevnâme (İlahînâme) adlı eserinde de, imayla, gençlik yıllarında zâhirî ilimleri okuduğunu söyler. Sâliklerin öncüsü bir mürşid olmasına rağmen baba mesleği olan tebabeti bir tarafa bırakmayan Attâr, hayatı boyunca kendi el emeğiyle geçindi. Hüsrevnâme adlı eserinde günde beş yüz insanın tebabet dükkânına başvurduğunu ve onları tedavi edip kendilerine ilaç verdiğini belirtir. Hicrî 618’de Moğolların, Cengiz’in öldürülen damadının intikamını almak için saldırdıkları Nişabur şehrinde birçok âlim ve ârifle birlikte şehid edilir. Attâr, Hakk yolunun âşıklarına yol gösterici nitelikte birçok eser kaleme almıştır. Dr. Ahmed Suheyli Hansarî, Attâr’ın Hüsrevnâme adlı eserine yazdığı önsözde elliye yakın kitabın Attâr’a nispet verildiğini belirtir. Bunlardan sadece Muhtarnâme, Esrarnâme, Divan, Hüsrevnâme, Musibetnâme, Mantıku’t-Tayr, Cevahirnâme, Şerhu’l-Kalb ve Tezkiretü’l-Evliya’nın Attâr’a ait olduğu kesinlik kazanmıştır. Yukarıda zikredilen eserlerden sadece Tezkiretü’l-Evliya mensur bir eserdir. Diğerleri ise manzum eserlerdir. Attâr’ın meşhur bir sima olmasının nedeni de bu manzum eserleridir.

 

İran ve İslam edebiyatında önemli bir yere sahip olan Attâr’ın eserleri herkesin anlayabileceği sadeliktedir ve akıcıdır. O, eserlerinde herkesin anlayamayacağı ıstılahlardan istifade etmekten kaçınır ve günlük konuşma diliyle düşüncelerini anlatır. Attâr, eserlerinde sık sık hikâye ve temsillere başvurur, özelikle âşıkların dertlerini dile getireceği zaman kendisi bu dertleri yaşamış gibi olayı derinlemesine ve içten anlatır. Bu da eserlerinin akıcılığını artırır.

 

Eserler yükleniyor...