Halid Ziya Uşaklıgil
1865’te İstanbul, Eyüp’te doğdu. Aslen Uşak’ın Helvacızâdeler adlı eski bir ailesine mensuptur. Bu ailenin bir kısmı sonradan İzmir’e yerleşerek Uşşâkîzâdeler diye anılmaya başlanmıştır. Hâlid Ziyâ, Mevlânâ ve Hâfız-ı Şîrâzî hayranı Hacı Halil Efendi’nin üçüncü çocuğudur. Mercan’da bir mahalle mektebinde başlayan eğitim hayatı yeni usulde eğitim veren sıbyan mektebinde, Fâtih Askerî Rüşdiyesi’nde sürdü. Edebiyat ve tiyatroya olan ilgisi dolayısıyla telif, tercüme birçok eser okudu. Ailesinin işleri bozulunca İzmir’e dönmek zorunda kaldı ve burada önce İzmir Rüşdiyesi’ne, ardından Mechitariste Okulu’na kaydedildi ve tercüme faaliyetleriyle ilgilenmeye başladı. Bir yandan yabancı dil için özel dersler alıyordu. 1883’te mezun oldu ve “Deniz Danası” başlıklı ilk yazısı Hazîne-i Evrak'ta çıktı. Edebî nitelikte ilk yazısı Aşkımın Mezarı başlıklı mensur şiiri ise aynı yıl Tercümân-ı Hakîkat'te yayımlandı. 1884’te arkadaşlarıyla birlikte, on sayılık bir dergi olan Nevruz'u çıkardı. 1886’da Tevfik Nevzat’la beraber
yayımlamaya başladığı Hizmet gazetesindeki faaliyetleriyle İstanbul’un edebî çevrelerinde adından söz ettirmeye başladı. Mekteb ve Servet-i Fünûn'da yazıları yayımlanmaya başladı. 1893’te İstanbul’a yerleşerek çeşitli memuriyetlerde görev yaptı. Servet-i Fünûn'da neşrettiği ilk hikâye Cambaz Kız'dır. “Mai ve Siyah”ın Servet-i Fünûn'da neşredilmesi onu, neslinin en önemli isimlerinden biri haline getirdi. 1908’de Reji komiserliğinde görevlendirildi; Dârülfünûn’da Batı edebiyatı tarihi ve estetik dersleri verdi. Aynı yıl kurulan “Sahne-i Osmânî”nin edebî heyetine, Türk Derneği ile İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne girdi. Ardından 1909’da mâbeyin başkâtibi oldu. Maarif Nezâreti’nin kurduğu Istılâhât-ı İlmiyye Encümeni ile Dârülbedâyi’in edebî heyetinde görev aldı. Millî Mücadele dönemi sonunda Yeşilköy’deki köşküne çekilerek kendini edebî faaliyetlerine verdi. I. Türk Dili Kurultayı’nda (26 Eylül 1932) sunduğu, Türkçenin geçirdiği evreleri ve Türkçe sevgisini anlatan tebliğinden sonra Mai ve Siyah ile Aşk-ı Memnû'yu
sadeleştirerek yayımladı. Oğlu Halil Vedat’ın trajik ölümünden sonra hayatla bağını koparan yazar, her türlü tedaviyi reddettiği uzun bir hastalığın ardından öldü ve Bakırköy Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedildi (27 Mart 1945).
Eserler yükleniyor...