Joseph Von Hammer
Joseph von Hammer-Purgstall, 1774 senesinde Avusturya’da doğdu. 1789’da Viyana’da Orientalische Akademie’ye giren Hammer, burada tercüman olarak yetiştirildi. 1799’da İstanbul’a diplomatik görevle tercüman olarak gönderildi. 1802’de Baron Stürmer’in maiyetinde sefâret sekreteri oldu. 1800 yılı başlarındaki bu uzun süre Hammer’e Osmanlı İmparatorluğu’nu ve Mısır’ı yakından tanıdı. Hammer Mısır’da Binbir Gece Masalları’nın metinlerini gördü ve bunlardan daha sonra Almancaya çeviriler yaptı. İstanbul’daki ikameti, 7 Mayıs 1806’da Boğdan’da Yaş şehrine Avusturya konsolosu olarak tayiniyle son buldu; bir daha İstanbul’a ve Şark ülkelerine dönemedi.
Hammer 1835’te Purgstall ailesine vâris oldu ve “Freiherr” unvanını aldı. Uzun gayretleri sonunda 1847’de Bilimler Akademisi’nde Şark Şubesi’nin kurulmasını sağladı ve başkan oldu. Burada neşriyat ve tebliğleriyle etkin faaliyette bulundu. 19. yüzyılın bütün ünlü tarihçileri gibi o da çok sayıda ciltler halinde telif ve tercüme eserler ortaya koydu. Bu uzun araştırmalarıyla sadece Osmanlı Devleti’nin ve Doğu’nun tarihçiliğinde yeni bir dönem başlatmakla kalmadı; İran, Türk ve Arap edebiyatlarından yaptığı çevirilerle Goethe başta olmak üzere Alman edebiyatını da etkiledi ve yeni bir ilham kaynağının doğmasına sebep oldu.
Hammer’in, eskimiş olmakla beraber hâlen aşılamayan en önemli eseri, Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan 1774 Küçük Kaynarca Antlaşması’na kadar gelen, Almanca olarak kaleme aldığı Geschichte des Osmanischen Reiches adındaki tarihidir. Hammer’in eseri, bir Avrupalının Şark vakayinameleri ve edebî el yazmalarından geniş ölçüde faydalanarak kaleme aldığı ilk büyük sentez sayılabilir. Goethe’den Hegel’e Almanca konuşan dünyanın aydın ve bilgin muhitinin ilgisini ve saygısını kazanan Hammer parlak üslûpla Almancaya çevirdiği İran edebiyatı, özellikle de 1812-1813’te çevirdiği Hâfız divanı o vakte kadar görülmedik bir olay haline gelmiş ve Alman dili ülkelerinin edebiyat ve fikir dünyasını etkilemiştir. Bizans araştırmalarının bilimsel öncülerinden J. Ph. Fallmerayer ise Hammer’den yeni bir ilmin kurucusu olarak bahsetmektedir. Hammer’in bir özelliği, üç Şark dili yanında yaşayan önemli Batı dillerini, Yunanca ve Latince dahil on kadar dili çok iyi bilmesi, konuşması ve yazabilmesidir. Türkçeyi rahat konuşur ve yazar, Arapçayı okur ve konuşabilirdi; Farsçayı ise diplomatik müzakerelerde bulunacak ve meselâ Markus Aurelius’un felsefî metinlerini Latinceden Farsçaya çevirecek kadar iyi bilirdi. Hammer, yaşadığı dönemin Osmanlı devlet adamlarının ilgisini ve takdirini çekmiş ve Encümen-i Dâniş’e üye seçilmişti. Onun Cevdet Paşa ile mektuplaştığı ve eseri hakkında tanıtıcı bir konferans verdiği bilinir. Hammer, aynı zamanda, büyük gezginimiz Evliyâ Çelebi’yi ve eseri Seahatnâme’yi Avrupa’ya tanıtan kişidir.
23 Kasım 1856’da Viyana’da vefat eden ünlü müverrihin mezar taşına Joseph ismini Yûsuf olarak kullanması, Kloster Neuburg’daki kabrini bir Hıristiyan mezarından çok İstanbul’daki ulema kabirleri örneğine göre yaptırıp kitabesinde Arapça, “Hüve’l-bâki, rahmân olan Allah’ın merhametine sığınan üç dilin mütercimi Yûsuf Hammer” ibaresini kazıtması, sonraları kızının da kendi mezarında buna benzer bir geleneği sürdürmesi, 19. yüzyılın ilk yarısındaki bir aydının Şark ile kişiliğini aynîleştirme çabasını aksettirir. Bu tutum ve tavır daha sonra diğer bazı şarkiyatçılarda da gözlenecek ve hatta Doğu araştırmalarına yönelen bazı âlimlerde yeni bir kimlik edinme çabası dahi ortaya çıkacaktır. Hammer, yaşadığı sürece Şark’ın arşivler dışında edebî kaynaklarını ve yazma tarihlerini kullanmış, Avrupa arşivlerine de başvurmuştur. Metodunun eskiliği âşikâr olsa da henüz sentez halinde aşılamamış yazarlardandır ve hiç şüphe yok ki Batı’da modern şarkiyat ve Türkoloji’nin öncüsü vasfına lâyıktır.
Eserler yükleniyor...