Şimdiye kadar hiç okulunuzu değiştirdiğiniz oldu mu? Sınıf arkadaşlarınızı, biricik öğretmeninizi, müdürünüzü, servisçi amcanızı… Yani okulunuzla ilgili her ne varsa bunları ardınızda bırakıp yeni bir okula gitmek zorunda kaldınız mı? İşte o yıl Sevil Eren eski okuluyla ilgili ne varsa hepsini anılarında bırakmış, yeni bir okula adım atmıştı. Şehrin en namlı, en başarılı, en köklü okulu olan Cücüklü Namık Efendi İlkokulu’na... Hayatında yepyeni bir dönem başlıyordu. O ders yılı başı başka öğrenciler için de bir dönüm noktasıydı. Onlardan biri de Esra Kaymak’tı. Esra, yeni okulunun adını duyduğunda gülmekten yerlerde yuvarlanmıştı. İçinden bir ses ona bu seferki okulunda çok eğleneceğini söylüyordu. Ama içindeki sesin gerçeği söylemediğini anlamakta gecikmeyecekti. Cücüklü Namık Efendi Okulu belki pek eğlenceli değildi, hatta hiç eğlenceli değildi, hatta ve hatta bir çocuğun gitmek isteyeceği son okuldu ama Sevil ve Esra için bambaşka kapılar aralayacaktı.

Bu okulda dostluğu, sevgiyi ve en önemlisi kendilerini bulacaklardı.

"Ama Sevil kimseyi dinlemedi. Hayatında belki de ilk defa istediği şeyi yapmaya karar verdi. Kim ne derse desin o, öğretmen olacaktı. Çünkü öğretmen olmak istiyordu!"

Sevil ve Esra, sık sık okul değiştiren iki yakın arkadaştır. Yeni okullarına uyum sağlamaya çalışırken, en büyük tutkuları olan şiir yazmakla hayata tutunurlar. Birlikte yazdıkları "Şiir Defteri", onların hayallerinin, sevinçlerinin ve hüzünlerinin bir yansıması olur. Ancak hayatın getirdiği ayrılıklar ve zorluklar, bu iki arkadaşın dostluğunu ve şiire olan sevgilerini sınayacaktır. "Canım Kendim", çocuklara arkadaşlığın değerini, değişimin hayatın bir parçası olduğunu ve zorluklar karşısında bile hayallerden vazgeçmemenin önemini anlatıyor. Sevil ve Esra'nın içten hikayesi, kendini ifade etmenin farklı yollarını, özellikle de yazmanın ve şiirin iyileştirici gücünü vurguluyor. Kitap, okurlara kendi iç seslerini dinlemeleri ve "canım kendim" diyebilmeleri için cesaret veriyor.