Büyük büyük büyük büyük dedemin yaptığı onlarca saatin olduğu,
Örümceklerle dolu,
İçinde kaybolabileceğiniz,
Birbirinden farklı odaları olan
KOCAMAN bir şatoda yaşıyorum.
İnsanların saat kulesine bakarak işlerini ayarladığı ilginç bir adada.
Ailem dakikliğiyle ünlüdür.
“Saat 6’yı 45 dakika, 9 saniye geçerken evden çıkacağız.” derler ve gerçekten tam o saatte, dakikada, saniyede çıkarlar!
Ben mi?
Ben…
Hakkımda birçok farklı yorum yapılsa da bence ben de hiç fena sayılmam! Kitabı okuyunca ona sen karar verirsin.

“Biliyorum, yapman gereken işler var. Yetişmen gereken yerler var. Onları da yapmalısın ama hayatı ıskalamamalısın. Ben bu mektubu sana yazarken kırlangıçlar göç ediyordu. Ben bu mektubu sana yazarken o anı kaçırdım mesela. Sen yine düzenli ol, çalış, çaba göster, zamanı çok iyi değerlendir ama kırlangıçların göç etmesini kaçırma. Ayçiçeklerinin açtığı zamanı, hanımeli çiçeklerinin kokusunu, gün doğumunu, güneşin doğuşunu atlama… Zaman önemlidir ama bazen akşam vakti açan çiçekleri seyret zamanı düşünmeden… Kıyıya vuran dalgaları hiç bitmeyecekmiş gibi izle… Mutlu ol, unutma insanın gerçek zenginliği istediği her şeye sahip olabilmesi değil; kendini mutlu edebilmesidir. En büyük zenginlik budur.”

Hiç Fena Değil; zaman kavramının göreceliğini, Hayatta durup soluklanmadan günlük rutinlerimize kendimizi kaptırırken göremediğimiz, bakmadığımız, incelemediğimiz birçok güzelliklerin farkına varmayı, Zaman yönetimini, İnsanların kendisini anlayan kişilerle bir arada olmasının vereceği hazzı Öz güven aşılayacak şekilde, heyecanlı bir macerayla okurlara sunuyor.