Türk demokrasi tarihinin en önemli kırılma noktalarından biri muhakkak ki 27 Mayıs 1960 Darbesi’dir. Bu elim hadise neticesinde Demokrat Parti kapatılmış ve dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Başbakanı Adnan Menderes ve diğer devlet erkânı tutuklanarak yargılanmak üzere Yassıada’ya götürüldüler. Artık ne onların hayatı eskisi gibi devam edecekti ne de ailelerinin…

Yazar, 27 Mayıs 1960 Darbesi'nden etkilenen Demokrat Parti kurucularından Celal Bayar'ın en büyük kızı olması hasebiyle o günlerin birincil ve de nadir tanıklarından. Bu özelliği hasebiyle anlattıkları, bir dönemi aydınlatmak hususunda önemli ve dikkate değer.

"Ancak bundan böyle yaşadıklarımız genelde bütün Demokrat Partili ailelerin ortak yaşamıydı. Yassıada duruşmalarına Dolmabahçe’deki irtibat bürosundan geçerek, vapurun en alt bölmesinde birlikte gidişimiz, sorunlarımız, paylaştığımız acılar, küçük mutluluklar, ümitlerimiz, hayal kırıklıklarımız, endişe ve kaygılarımız ortaktı. Bunları birlikte yaşıyorduk. Daha önce tanışmamış, görüşmemiş aileler şimdi bütünleşmiştik. Yassıada kararları, İmralı ve Kayseri döneminin sonlarına kadar da bu devam etti."

Türkiye'de gerçek manada çok partili hayata geçiş 1950 yılında Demokrat Parti'nin iktidara gelişiyle başlamıştır. Ne yazık ki büyük bir halk desteğiyle gerçekleştirilen bu girişim 27 Mayıs 1960 tarihinde elim bir darbeyle akamete uğramıştır. Bu girişimi gerçekleştiren 4 siyasetçiden biri de Celal Bayar'dır. Celal Bayar ve ailesinin 27 Mayıs 1960 gününden başlayarak Yassıada Mahkemelerinin devam ettiği 14 Ekim 1960 günlerine kadar neler yaşadıklarını kızı Nilüfer (Bayar) Gürsoy anlatıyor. Şimdiye kadar Yassıada Mahkemeleri sürecini yakinen tecrübe eden ailelerin neler yaşadıklarını ve nasıl etkilendiklerini kendilerinden dinleme fırsatı bulamadık. Nilüfer (Bayar) Gürsoy bu süreci bütün ayrıntılarıyla anlatarak döneme ilişkin bilinmeyen birçok gerçeği gün yüzüne çıkarıyor.