Arka kapak
Sufi Kitap, 15. yüzyılın büyük mutasavvıfı ve Halvetî pirlerinden Cemâl-i Halvetî’nin bugüne kadar ne Arapça ne de Türkçe olarak neşredilmiş olan üç risalesini Türk okuruyla buluşturuyor. Yazma Eserler Kütüphanesi’nden kitapçıların raflarına büyük emekler ve göz nuruyla çıkan bu kitap Cemâl-i Halvetî Kitaplığı’nın üçüncü eseridir. Üç kıymetli mütercim arkadaşımızın titizlikle Arapça’dan çevirerek kisve-i taba bürünen bu üç risale sırasıyla Allah sevgisini, insanın bâtınındaki dört mertebeyi ve İbn Arabî’nin sırlı bir beytini konu ediniyor. Habbetü’l-Mehabbe adlı risale “Allah bir kulu sevdiğinde hiçbir günah ona zarar veremez” mealindeki hadisin sırlarını tevil ediyor. Sirâcü’s-Sâlikîn adlı risale ise insanın manevi boyutunda nefs, kalp, ruh ve sır mertebelerini izah ediyor. Hepimizin ilgisini çekecek bir bahis de var bu kısımda: Halvetîlerce çok önem verilen rüyaların engin manalarına odaklanıyor. Bazı rüyalarda görülen nesnelerin, hayvanların ve olayların ne manaya geldikleri açıklanıyor. Son risale ise evliyalar rehberi İbn Arabî’nin “Rab haktır, kul da haktır.” diye başlayan ve adeta bir bilmeceyi andıran esrarlı bir beytini konu ediyor. Yükte hafif ama bahâda ağır bu yakut değerindeki üç risale bize nice manaların kapısını aralamakta.
Editörün görüşü
Tasavvuf, tefsir ve hadise dair onlarca eser kaleme alan, aynı zamanda şair Cemâl-i Halvetî’nin Allah Kulunu Severse isimli bu çalışması, Habbetü’l-Mehabbe, Sirâcü’s-Sâlikîn ve Şerhu’l-Beyteyn: er-Rabbu Hakkun ve’l-Abdu Hakkun isimli üç risaleden oluşmaktadır. “Allah bir kulu sevdiğinde hiçbir günah ona zarar veremez.” hadisinden yola çıktığı Habbetü'l-Mehabbe risalesinde Cemâl-i Halvetî bir muhaddis olarak bizi karşılarken, Sirâcü's-Sâlikîn risalesinde dört temel unsur olan hava, su, ateş ve toprağın dört nebiyle ilişkisini tasavvufi bir pencereden yorumlamamızı sağlar. Şerhu’l-Beyteyn: er-Rabbu Hakkun ve’l-Abdu Hakkun risalesindeyse İbnü'l Arabi'nin Fütuhat-ı Mekkiyye eserinin mukaddimesinde geçen iki beyiti şerh ederken aslında hem tasavvuf hem de şair kimlikleriyle selamlar bizi. Bu üç risaleayrı ayrı birer tasavvuf klasiği olmanın yanı sıra, Cemâl-i Halvetî'yi tüm yönleriyle tanımamıza bir fırsat sunuyor.
En önemli cümle
Allah’ın kulunu sevmesinden maksat, muhabbet nurunun kulunun kalbinde tecelli etmesidir. Nitekim Cenab-ı Hak “Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.” buyurmuştur.
Bu kitap neden önemli
15. yüzyılda Halvetiliğin İstanbul'daki en büyük temsilcisi olan Cemâl-i Halvetî, mutasavvıf kimliğinin yanı sıra hadis ve tefsir alanındaki yetkinliğiyle de tanınan âlim sufilerdendir. Hazindir ki yaşadığı dönemde ve sonrasında adından sıklıkla bahsedilen Cemâl-i Halvetî hakkındaki bilgilerimiz o denli azdır. Velüd bir kalem olmasına rağmen eserlerinin pek çoğu yazma eserler kütüphanelerinde keşfedilmeye beklemektedir. Gün yüzüne çıkacakları günleri hasretle intizar eden bu eserleri tek tek yayına hazırlamanın en büyük kültür aktarımlarından biri olduğuna inanarak hareket ediyor ve serinin üçüncü kitabı olan bu çalışmayı yayınlamaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Allah Kulunu Severse, Cemâl-i Halvetî'nin Arapça aslından ilk kez Türkçeye çevrilen üç risalesinden oluşuyor.
Anahtar kelime
Halvetilik, Cemâl-i Halvetî, Seyr ü Süluk, Zikir