Arka kapak
Modern psikolojinin, insanın temel sorunlarını biyolojik ve psikolojik süreçlerinde bulmaya çalıştığı görülür. Nitekim doğum travması böyle bir arayışın sonucudur. Her ne kadar doğum travması dünyadaki mevcudiyetimize ve bu durumla gelen temel sıkıntılarımıza bir izah getirmiş olsa da insanın mutlak anlamda bu dünyada olma sebebine bir açıklık getirememektedir.
Aslında insanın ne olduğu sorusu modern psikologların da bulmaya çalışmış olduğu bir muammadır. Ancak getirdikleri açıklamalar insanın kompleks yapısını ve manevi boyutunu devre dışı bıraktığı için pek tatmin edici olmamıştır. Binlerce yıllık birikime sahip olan tasavvuftan yararlanan sufi psikolojisi insanın manevi boyutunu yadsımamış ve insanın temel problemlerine daha ikna edici, net cevaplar vermiştir. İnsanın bütün arzu ve özlemlerine rağmen onun kendi ölümlüğünü ve hiçliğini kabul etmesinden başka bir çözüm sunmayan psikoloji ekollerinden farklı olarak, sufi psikolojisi; insanın müspet yanlarına, onun içindeki ilahi nefhaya ve ölümsüzlüğüne vurguda bulunmuştur. Bu kitap, Hz. Mevlânâ'nın sazlıktan koparılan ney metaforunda anlattığı İlahi Vuslatı, sadece anne karnından dünyaya gelen bebeğin taşımış olduğu Doğum Travması ile izah eden modern psikolojiye kıyasla tasavvufun insanın temel sorunlarına ne derece kapsayıcı ve köklü çözümler üretebileceğini göstermekte.
Editörün görüşü
Modern dünyanın son iki asırdır aldığı şekil, eski dönemlerle kıyaslanmayacak bir biçimde daha girift ve kompleks bir ilişkiler ağı meydana getirmiştir. Teknolojinin ve iletişim araçlarının korkunç gelişimi ise insanı organik ve doğal hayattan koparmakla yetinmemiş onun ruhsal dünyasında telafisi imkansız hasarlar meydana getirmiştir. İşte psikoloji ve psikiyatri böylesi bir ortamda doğmuş ve insanlığın iç problemlerine yönelik teşhis ve tedavi şekilleri geliştirmiştir. Kaynağını İslam'dan alan tasavvuf ve sufizm ise zaten insanın derunî ve kalbî hayatıyla ilgilendiği için asırlardan beri geliştirmiş olduğu yaklaşım ve usullerle aslında modern insanın çıkmazlarına da çare üretmiş ve ona çıkış yolları önermiştir. İşte bu kitap Sufi psikolojisi adıyla oluşmuş tasavvufî sistemin modern psikoloji ekolleriyle karşılaştırılmasını içermektedir. Aralarındaki ilginç benzerliklere ilaveten, sufizmin modern psikolojiye nazaran getirdiği köklü yaklaşımların farklılığı ve özgünlüğü de ortaya konulmakta.
En önemli cümle
Fıtrat daima ilksel kaynak olan Allah'ı arzular ve O’na dönüp, O’nunla birleşmek ister.
Bu kitap neden önemli
Bu çalışma; iklim krizleri, göç, savaşlar gibi büyük felaketlerle mücadele eden insanoğlunun asıl büyük probleminin yine kendi özünden ve mahiyetinden kaynaklandığına işaret etmektedir. Psikolog Otto Rank'ın Doğum Travması şeklinde tarif ettiği bir kavramsallaştırma dikkat çekici bir tarzda tasavvufi bazı yaklaşımlarla benzerlik taşır. Kişinin anne karnında geçirdiği süreçten kopuşun ve dünyaya ilk geldiği andan itibaren aldığı ilk nefesten son nefese kadar beraberinde taşıyacağı "evsizlik ve tekinsizlik" hali, tasavvufa göre aslında insanın İlahi özden kopmasından kaynaklanır. Bu sebeple insan Rabbine kavuşacağı ana kadar adeta gurbettir ve asli vatanından uzaklaşmış, özünden koparak ten kafesine hapsolmuştur. İnsan, aslında bütün ruhların toplanmış olduğu Elest Bezmi'nde vermiş olduğu sözün ve misakın peşinde olan bir varlıktır. İşte, İlahi Vuslat üst başlığını taşıyan bu araştırma varlık açısından modern psikoloji ve tasavvuf ekolleri arasında mukayese yapılmasına imkan vermekte. Önemi her geçen gün artan Sufi Psikolojisi bağlamında bu eser, bugüne değin çok da fazla üzerinde durulmayan Doğum Travması kavramını tasavvuf süzgecinden geçirmekte.
Anahtar kelime
Otto Rank, Doğum Travması, Sufi Psikoloji, Transpersonel Psikoloji, Freud, Robert Frager