“Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına" başlığı zımnî bir mesaj taşıyor: "Artık toynak sesi duyar duymaz at düşünmeyi bırak, yani meselelerin görünen değil, daha derûnî boyutuna bak. Her şey göründüğü gibi olmayabilir."
 

70’li yıllarda tasavvuf yoluna giren, Amerikalı fotoğrafçı, film yapımcısı, ressam, görsel iletişim hocası ve yazar Shems Friedlander, Türkçede yayımlanan ilk eseri Toynak Sesini Duyunca Zebra Gelsin Aklına’da klasik tasavvufî sohbet üslubundan ve bu geleneğin vazgeçilmez bir unsuru olan derviş menkıbelerinden güç alarak modern hayatın rutini içinde sıkılmış, sıkışmış insana kadim hikmeti hatırlatıyor.

Friedlander, hayatın ebedî hakikatlerini açıklayarak hayalle gerçeği, kuru bilgiyle irfanı ayırt etmeyi; eşya ve olayları yeni bir gözle görmeyi, yeni bir bakışla düşünmeyi, her daim uyanık ve zinde kalmayı tavsiye ediyor. İncelikle işlediği kıssalarla ve kendi yolunu şekillendiren samimi hatıralarını aktardığı akıcı, arı-duru diliyle gözden kaçırdığımız anları ve bu anların önemini sorgulatarak bizi sabır, şükür, manevî eğitim, dünyanın geçiciliği gibi en temel meselelerimizle yüzleştiriyor.

Shmes Friedlander, ABD'den Konya'ya İslam ve tasavvuf aşkıyla pervaz etmiş önemli bir sanatçı ve düşünce insanıdır. 1970'li yıllardan itibaren Türkiye'ye sık sık gelen burada tasavvuf, klasik sanatlar, musiki ve kültür insanlarıyla görüşen Friedlander bu son derece ilginç ve önemli eserinde düşünce kalıplarını yapısal bir şekilde değiştirecek tasavvuf ve irfan geleneklerinden aldığı temsillerle okuyucuyla buluşmakta. Bilhassa Muzaffer Ozak'tan feyz alarak Cerrahi yolunu benimseyen yazarın sanatçı kimliği son derece özgün bir birikim olarak karşımızda duruyor. En müşkül sorunları en kolay şekilde çözme ve sonuçlandırma becerisini kazanma, insanın irfani boyutunun gelişmesi ve sınırlı alemde sonsuzluğa doğru yürüyen ademoğluna hikmet dolu misaller ve meseller sunmakta.

"Allah’a itaatsizlik bir hastalıktır. Allah’a itaat ise bir ilaçtır, devadır.

Bu kitap dünyanın bir ucunda doğmuş ve gençlik döneminde Anadolu'ya gelerek benliğini Mevlana ve Cerrahi Asitanesi'nde yok etmiş bir hassas ruhun ulaştığı irfan, hikmet ve hizmet ufkunu görmek adına, Anadolu'nun bağrında gizli hazineler üzerinde doğmuş, büyümüş ve yürümekte olan mirasyedilere nice dersler sunması itibarıyla şayan-ı ehemmiyettir.